23 Ekim 2010 Cumartesi

Müthis kamera şakası

trende seyahat eden adamın kamaraya bir genç kızın girmesiyle monoton hayatı bir anda renkleniyor!

Seksi kamera şakası | video.eksenim.mynet.com

17 Ekim 2010 Pazar

Sinemanın Kösem Sultan'ları



Günümüz kadınının da aslında valide sultanlardan çok büyük bir farkı yok. Bugün de kadın siyasetin, hayatın içinde. Günümüzde kadının etkinliği sosyal hayatta inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda.

DAMLA SÖNMEZ: Benim sarayımda entrikalar yok

SELDA ALKOR: Oyuncuların dünyasında Kösem'ler vardır herhalde

***

Mahpeyker 17. yüzyıl İstanbul'una damgasını vurmuş bir hanım sultanı günümüz insanına anlatma arzusunun ürünü bir film. Küçük yaşta esir kafilesiyle İstanbul'a getirilen Emine evlatlık olarak verilir. Talihi onu Topkapı Sarayı'na sürükler. Orada I. Ahmet'le karşılaşır. Saray geleneklerine aykırı olmasına, annesi Handan Sultan ve Topkapı Sarayı Haremi'nin tek hakimi Büyük Valide Safiye Sultan'ın muhalefetine rağmen Padişah I. Ahmet ısrar eder ve Emine onunla nikâhlanır. Padişah ona Mahpeyker ismini verir. Safiye ve Handan Sultan, onu saray geleneklerini öğrensin diye padişahın yanından uzaklaştırır ve unutturmaya çalışır. Mahpeyker haremin iki güçlü kadının emriyle hırpalanır, ezilir. Bir kez daha saraydan kaçarken yakalandığı an, talihi tersine döner. Sultan Ahmet, Mahpeyker'le bir araya gelmesini büyükanne ve annesinin engellediğini öğrenir ve ayrılmamak üzere Mahpeyker'le bir araya gelir. Kösem Mahpeyker Sultan Ahmet'in ölmesiyle Sultan Mustafa ve Genç Osman'ın kısa süreli saltanatları döneminde konumunu yitirir. Fakat IV. Murat'ın tahta çıkmasıyla on yıl boyunca padişahın naibi olarak imparatorluğu yönetir. IV. Murat'ın, hayatta kalan tek şehzade İbrahim'i öldürmesinin önüne geçmesiyle Osmanlı hanedanının son bulmasını engelleyen Mahpeyker Kösem Sultan, güç ve iktidarı yeniden elde etmek için, darbe, suikast dahil her yolu kullanarak mücadeleye girişir. Senaryosunu Avni Özgürel'in yazdığı filmde Kösem Mahpeyker'in gençliğini Damla Sönmez, olgunluk döneminiyse Selda Alkor canlandırıyor.

Kösem Sultan'ı bugünlerde kendinizden daha mı çok anlatıyorsunuz?

Selda Alkor: Valla bu gidişle ben Kösem Sultan'ım diye etrafta dolaşacağım. (gülüşmeler) Hakikaten bu sıralar en çok Kösem'den bahsediyorum insanlara.

Hayatta kendinizi sultan olarak hissettiğiniz zamanlar var mıdır? Hangi durumda kendinizi sultan kadar konforlu ve güçlü hissedersiniz?

Damla Sönmez: Sultan olarak hissettiğim en güzel yer ailemin yanında oluyor. Annemin gözleri, babamın sıcak sevgisi bende iken bizim sarayda benden daha sultan yok.

Rol icabı da olsa Osmanlı'yı yönetmek nasıl bir duygu?

S.A.: Özel bir duygu tabii. Ben zaten anaerkil bir millet olduğumuzu düşünüyorum. Yıllardır evlerimizi annelerimiz yönetmiştir, onlardan icazet alınarak yapılmıştır birçok şey. Anneannelerimiz, babaannelerimiz zaten her zaman yöneten olmuşlardır, dolayısıyla kadının iktidarı çok yabancı bir his değil. Bugün baktığımızda bu Osmanlı'dan beri gelen bir süreç aslında.

D.S.: Kösem'i sadece Osmanlı'yı idare etmek yönüyle almadım. Kösem'in bir insan olarak her şeyden önemlisi bir kadın olarak -ki kadın olmak çok önemli bir vasıf- Osmanlı'da da olsa başka bir milletten de olsa sevdiklerini korumak ve kollamak zorunda kaldı ki Saray'da yıllarca var olan bir durumdu bu. Tek varlığı Osmanlı'yı yönetmek üzerine değildi.

Siz de genelde yöneten bir kadın mısınız?

S.A.: Ben yumuşak mizaçlı bir kadınım ama bu da iktidara giden bir yoldur aslında. (gülüşmeler)

Filmde, Kösem Sultan'ın 20'li yaşlarını -en toy hallerini- canlandırıyorsunuz. Kösem toy olarak başladığı hayatında iktidara doğru yol alıyor. Çok genç bir oyuncusunuz, oyunculuk serüveninizde baktığınızda siz hangi noktaya doğru ilerliyorsunuz?

D.S.: Tek istediğim empati kurabilen bir insan ve oyuncu olarak olgunlaşmak. Bugünlerde bence dünya olarak ihtiyaç duyduğumuz en önemli şey; empati.

Osmanlı'da kadın olmak nasıl bir şey?

S.A.: Çok güçlü ama bir o kadar da zor. Günümüz kadınının da aslında valide sultanlardan çok büyük bir farkı yok. Bugün de kadın siyasetin, hayatın içinde. Günümüzde kadının etkinliği sosyal hayatta inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda.

Kösem Sultan sizin için nasıl bir karakter?

D.S.: Bir insanı sadece "iyi" ya da sadece "kötü" diye ayıramazsınız. Belli nedenlerle atılmış bazı adımlar bazıları için iyiyken bazıları için kötü olabilir. İnsan karakteri karmaşık bir olgu. Tek kelimeyle anlatılacak kadar sınırlayabileceğimizi düşünmüyorum.

Selda Hanım çok uzun bir oyunculuk serüveniniz var. Kösem kadar hırslı ve iktidarı elden bırakmak istemediğiniz bir döneminiz oldu mu?

S.A.: Tabii ki yıllar geçtikçe daha çok tecrübe ediniyor ve hayata daha olgun bakıyorsunuz. Fakat hiçbir zaman iktidar mücadelesi verdiğimi sanmıyorum. Ben Mevlânâ felsefesine inanan bir insanım. Aşırı hırsların insana getirdiği zararları kabullenmiş durumdayım. Başarılı olmak adına hırslı oldum, iyi şeyler yapmaya çalıştım ama iktidar hırsı içinde hiçbir zaman olmadım. Bir de ben sinemaya girdiğim zaman herkese iş vardı. Hani insanın beş evladı olur ve beşinin de yeri ayrıdır ya Türk sinemasında biz oyuncuların da durumu öyleydi. Biz kaç kişiysek seyirci bizi evlatları gibi kabullenmişti. Öyle büyük hırsların sahibi değilim ama kamera önüne geçtiğim zaman iyi bir oyuncuyum.

Kıbrıs Rum film festivalinde bir Türk filmi


Türk Sinemasının son dönemlerdeki en başarılı yapımları arasında gösterilen ve pek çok uluslararası festivalde Türkiye'ye ödülle dönen "Başka Dilde Aşk" adlı film, Kıbrıs Rum kesimince düzenlenen "Kıbrıs Uluslararası Film Festivali" adlı organizasyonda ödüle aday gösterildi. Film, yarın düzenlenecek törende "En İyi Aktör", "En İyi Yönetmen" ve "En İyi Senaryo" dallarında yarışacak.

Filmin dünya temsilciliğini üstlenen İzzet Pinto, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İlksen Başarır'ın yönettiği, Mert Fırat ve Saadet Işıl Aksoy'un başrolünü üstlendiği "Başka Dilde Aşk" adlı yapımın Türk sinema tarihinde bir ilke imza attığını söyledi.

Kıbrıs Rum Kesimi'nin düzenlediği "Kıbrıs Uluslararası Film Festivali" adlı organizasyon kapsamında ilk defa bir Türk filminin yarışmaya seçildiğini ifade eden Pinto, "Yarışmaya basvuran yüzlerce film arasından bizim filmimiz 3 dalda ilk 4'e girmeyi başardı" dedi.

Filmin "En İyi Aktör", "En İyi Yönetmen" ve "En İyi Senaryo" olmak üzere 3 dalda ödül arayacağını dile getiren Pinto, "Film, son 1 yılda almış olduğu 15'i aşkın ödüle bir yenisini daha ekleyeceğe benziyor. Kıbrıs Rum Kesiminden ödülle döneceğimizi bekliyorum" diye konuştu.

Ödül töreninin yarın Larnaka'da düzenleneceğini aktaran İzzet Pinto, filmin dünya temsilcisi olarak kendisinin geceye katılacağını belirtti. Pinto, "Hem aday gösterilmemiz, hem de bu yarışmanın güçlü adaylarından biri olmamız bir dönüm noktası. Bu, sanatla siyasetin nihayet ayrıldığının da bir göstergesidir" değerlendirmesini yaptı.

Ödül rekortmeni film

Yönetmenliğini İlksen Başarır'ın üstlendiği 2009 yapımı "Başka Dilde Aşk" filminde Saadet Işıl Aksoy, Mert Fırat, Emre Karayel, Lale Mansur, Timur Acar, Ayten Uncuoğlu, Metin Coşkun, Şebnem Köstem, Tuğrul Tülek ve Tuna Kırlı rol alıyor.

Senaryosunu İlksen Başarır ile Mert Fırat'ın kaleme aldığı filmin müzikleri Uğur Akyürek'in imzasını taşıyor. Bugüne değin 15'i aşkın sayıda ödülün sahibi olan yapım, sinema eleştirmenlerinin de büyük övgüsüyle karşılaşıyor.

Filmin konusu kısaca şöyle gelişiyor:

"Onur'un hayatı kürek takımından arkadaşı Vedat'ın doğum günü partisinde Zeynep ile tanışmasıyla değişir. Kalabalık ve gürültülü bir barda hiç konuşmadan geçen gecenin sonunda Zeynep, Onur'un işitme engelli olduğunu öğrenir. Ama bu durum Zeynep'i Onur'dan uzaklaştırmaz. İşiyle, ailesiyle sorunlar yaşayan Zeynep, yaşadığı çevreyi sorgularken, öbür taraftan biraz da bilmediği bir dünyanın merakıyla unuttuğu ceketini bahane ederek Onur'u görmeye gider.

Babasının annesini aldattığını öğrendikten sonra bu durumu kabullenemeyip evden ayrılan Zeynep, bir çok iş değiştirdikten sonra çağrı merkezinde çalışmaya
başlar. Ama ağır çalışma şartlarından ve karşılığında kazandığı paranın yetersiz olmasından dolayı da çok mutsuzdur. Bütün gün telefonda tanımadığı insanlarla konuşmak zorunda kalan Zeynep, konuşmadan anlaşabildiği Onur ile huzuru bulacağına inanır.

Bu ilişki, kendilerini ve hayatı sorgulayan Zeynep ve Onur için bir sınav olacaktır.